Arşiv | Eylül, 2013

“Benim Yeşilçam’ım”Kitaptan alıntılar; TOPRAĞIM YEŞİLÇAM

22 Eyl
  • IMG_2006

    İnsanların hiç de kolay ulaşamayacakları bir ortama doğmuş olmak, Allahın şanslı kulu olduğumun işaretiydi. Bunu ne kadar güzel değerlendirebildim, bilmiyorum.

     

    Şöhretli bir yıldız değildim. Oysa Yeşilçam ” şöhret” demekti. Set işçisinden, yönetmenine, oyuncusuna kadar… tek bir şeyin “şöhret”in çekim gücündedir herkes. Oysa ben Yeşilçam’ın çocuğuydum. Yeşilçam benim mahallemdi, anayurdumdu. Herkes beklentisini alır ve giderdi; ben ve ailem ise Yeşilçam’ın yılmaz bekçileriydik, hala da öyleyiz.

     

    Bizim beklentimiz şöhret, para, güç değildi. Kalıcı olabilmekti. Sabun köpüğü olamazdık çünkü oraya aittik, toprağımız Yeşilçam bizim.

     

    Hey yıllar,

     

    YAŞLI YEŞİLÇAMIN YÜREĞİ YILDIZLARINDA

    EMEKÇİLERİ YILMAYAN BEKÇİLERİ

    ŞÖHRETLİSİ ŞÖHRETSİZ HEPSİ BİR BÜTÜN

    SESLERİMİZ GÖKKUBBEDE KALAN HOŞ SEDA

    GÖRÜNTÜMÜZ HEP BİR HAYAL

    BİR VARMIŞIZ BİR YOKMUŞUZ YEŞİLÇAM___________

     

    Oya Pervin Pelit

    Haziran 2012 Hamburg

Benim Yeşilçam’ım sayfa 139- Değirmen Yeşilçam

22 Eyl

Büyük umutlarla, büyük paralarını batırıpgiden de, figüranlıktan büyük yıldızlığa çıkan da, cezalandırıldığı için izzeti nefis meselesi yapıp intihar eden de, Yeşilçam’ın suyunu içmiş, kolu kapısına değmiş ya da sokağından geçmiş insanlarla, doludur tarihi.

Bu değirmenin büyüsü öyle bir çeker ki insanı içine, dalan bir daha çıkamaz, dönüşü olmayan bir yol gibidir.

1053’de ” Altı Ölü Var” filmiyle oyunculuk rüyası gerçekleşen babamı içine çeken değirmen; onu ve beraberinde Bülent, Levent, Sabiyha ve Oya Pelit’leri de öğüttü zaman içinde.

Sizler için bir “hiç” olabiliriz belki ama Yeşilçam’ın olmazsa olmaz yap-bozlarından birer parçaydık. Bu güne kadar Yeşilçam’dan hiç ayrılmadık; sele, yağmura, fırtına, boraya karşı Yeşilçam’ın içinde yoğrulduk durduk. Kimi zaman ekmek olduk piştik Yeşilçam fırınında, kimi zaman fırın içinde ki toz olduk, dağıldık, karıştık bulutlara; ama hep içiçeyiz hala.

1952’den beri şair, senaryo yazarı, oyunculuk derken 1966’da ustasına çektirdiği “Ümit Kurbanları” filminde onca parayı bir anda batırmış olan Hidayet Pelit, türlü ayak oyunlarına, çekememezliklere, yok saymacalara rağmen öldüğünde bile özünü koruyarak öteki dünyaya göç edebilmişse, bu Yeşilçam’ın büyülü bir değirmen olduğunun ispatı değildir de nedir?

Ben ve kardeşlerim, sinema sektörüne babamla adım attık, emekledik, adımlamayı, yürümeyi ve koşmayı hatta parende atmayı öğrendik.

Benim Yeşilçam’ım sayfa 139IMG_1890